Ama önce geleneksel kurgu anlayışına bir göz atalım. Bu anlayışa göre, bir konu, bir öykü ele alınır; bu konu ya da öykü görüntüler biçiminde tasarlanır; bunların çekimler içinde tasarlanan biçimleri çevirim oyunluğu kılığında hazırlanır. Her bir çekime bir sayı verilir. Böylelikle bir kurgulama yapılmış olur. Sonra çevirim takımıyla bu çekimler, yapımın gereklerine uygun bir sırayla filme aktarılır. Çevirim bittiğinde, her biri oyunluktaki çekim sayısını taşıyan bir sürü çekim birikmiş olur. Sinemacı ya da kurgucu bu çekimleri önce oyunluktaki sıra sayısına göre yan yana getirir, yapıştırır, diziler; sonra aradaki eksik, akıcılığı bozan çekimlerin yerine yenilerini de ekleyerek kaba kurgudan ince kurguya geçer; anlatımını, dizemini, tartımını, uyumunu sağlayarak bir bütün oluşturur. Demek ki geleneksel kurgu, önceden tasarlanmış bir kurgulamaya göre elde edilmiş çekimlerin, yine bu kurgulamaya göre seçilmesi, yan yana getirilmesi, dizilenmesi, uyumlu bir biçimde bütünün kurulması işlemidir. Böylelikle filme belirli bir anlatım sağlamak, belli bir dizem ve tartım vermek, çekimler arasında uyum sağlamanın yanı sıra çekimlerin içeriklerine ya da çekim ölçeğindeki boylarına göre kimi anlatımsal (expressive) işlevleri, etki yaratıcı işlevleri de vardır kurgunun. Eisenstein'da da kurgunun bu geleneksel kullanılışı, işlevleri yer alır. Ama kurgu bundan çok daha başka, çok daha fazla bir şeydir onun için.