Eisenstein'ın sanat konusundaki görüşü de yine eytişimsel bir nitelik taşır: Sanatın son ereği, ona göre, sanat ile bilimin birleşmesidir: tıpkı ilk çağlarda sanat ile bilginin bir oluşu, birlikte gidişi gibi; ama doğallıkla daha üst düzeyde bir birleşme. Eisenstein sinemayı bu birleşmeyi sağlamaya en yatkın bir sanat olarak görür. Ona göre, sinema bireşimsel bir sanattır, tüm sanattır, sanat ile bilimin bireşimine doğru ilerleyen bir sanattır. Basil Wright'in tuttuğu notlara göre, daha 1929 sonlarında Londra'daki Sinema Derneği'nde verdiği konferansta bunu şöyle dile getiriyordu: «Yaklaşmakta olan katıksız filmsel filmin gerçek örneğini ancak son zamanlarda anlamaya başladık. Şimdiye dek bu yönde ilerleyen filmler katıksız deneysel çeşittendi (anlıksal film). Ama şimdi, sanat ile bilimin tümüyle yeni bit görüntüleme biçiminde bireşimi'ni bulacağımız tarihsel an geldi. Bu yeni biçim simgesel değil, canlı ve resimsidir, Anlatım yöntemi, tümüyle devingendir, müzik gibi, ama müzik denli izlenimci değil. Yeni filmde Ses çok büyük bir rol oynayacak; ama yeni büyük noktalar ses uygulayımından gelmeyecek. Ses, yeni kurgu dizgesinin yeni öğelerinden biri olarak girecek. Sanatın değişik öğeleri birbirine karşıt değildir; önemli olan, bütün izlenim ve anlatım biçimlerine değin yasayı bulmak ve bunların yönlerini birbirlerine göre nasıl değiştirdiklerini ortaya çıkarmaktır. Kurgu, bütün yönleriyle, tek ve aynı ilkeden kaynaklanmıştır» (30:485).